Aile, ‘’Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik’’ (TDK) olarak tanımlanır. Kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynak ise, ayilet [Kıpçak Türkçesi Sözlüğü (1500 yılından önce)] şeklindedir. Ailenin evrensel özelliklerine baktığımızda, her aile küçük bir sosyal sistemdir; her ailenin kendine özgü değerleri, kuralları vardır. Her ailenin bir yapılanma modeli vardır. Her aile belirli temel fonksiyonlara sahiptir, her ailenin değer yargıları farklıdır ve her ailenin kendine özgü yaşam tarzı vardır. 

Aile, yasal bağlar sonucunda ve adetler çerçevesinde ortaya çıkan ve insan ilişkilerinin en özel, en yoğun yaşandığı sistemdir. Bu sistemin en önemli kısmını eşler arasında yaşanan ilişki oluşturmaktadır. Ailenin kurulması ile birlikte çift, aile ortamında bütün özgeçmişleri, kişisel davranışları, alışkanlıkları, bireysel özellikleri ve davranış biçimleriyle birlikte bir araya gelmektedir. Evlilik süreci boyunca birbirlerinin psiko-sosyal ihtiyaçlarını karşılamak, birbirlerinin kişilik özelliklerini kabul etmek ve bireyselliklerine saygı duymak, yaşanacak olası problemlerde uzlaştırıcı bir yol izlemek durumundadırlar, evlilik ilişkisinde uyumun önemi bundan kaynaklanmaktadır.  

Aile, temel davranış özelliklerinin kazanıldığı ve üyelerinin birbiri ile ilişki kurmayı öğrendiği yerdir. Birey ilk sosyal deneyimlerini aile içinde yaşar. Hem kendi iç dünyası, hem dış dünyası ile iletişim kurmayı ailede öğrenir. Sevilmeyi, sevmeyi, güveni ilk ailede deneyimler. Çocuğun gelecekte kendini tanımlaması ve dünya ile kuracağı ilişki büyük ölçüde yaşamın ilk yılında yaşadığı güven ve ebeveyn ilişkisi ile belirlenmektedir.  

Dinamik bir sistem olan aile içinde konuşulan her söz, verilen her mesaj, her jest ve mimik, açık ve örtük her duygu geçişi iyi veya kötü anlamda ailenin diğer fertlerinde bir etki yapar. Aile üyeleri birbirine verdikleri ve birbirinden aldıkları bu açık ve örtük mesajlarla kendilerini değerli veya değersiz, güvende veya güvensiz hissederler. Bu durum onların psikososyal ve sosyokültürel konumlarını, işlevselliklerini ve ruhsal durumlarını etkiler.  

Aile sisteminin düzenli işlemesi, çocukta aidiyet duygusunu geliştirir; çocuğa ‘güvenli’ alan sunar. Sistemdeki herhangi bir aksaklık, tıpkı dişlileri olan bir makinenin çarklarının biri veya birkaçının bozulması sonucu makineyi işlevsiz hale getirmesine benzer. Aile üyelerinden birisinin gösterdiği disfonksiyon ailenin genelini etkilemektedir. 

Aile danışmanlığı 1950’ lerin başlarında ortaya çıkan, çocuk odaklı ve yetişkin odaklı problemlere uygulanabilen oldukça esnek bir psikoterapötik yaklaşımdır. Aile danışmanlığının temel amacı, öncelikle sorunu olan kişi ile ailesinin ve sosyal ağının önemli üyeleri arasındaki ilişkilere odaklanarak, ortaya çıkan sorunların çözümünü kolaylaştırmak ve sağlıklı aile gelişimini teşvik etmektir. 

Gelişim Koçu 

Aile Danışmanı Kübra Doğdubay 

Yorumunuzu Yazın